Ceren İren Kimdir?

Ceren İren (1991-Şişli), 2009 yılında Trakya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde başladığı eğitimine 2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde devam etti. 2014 yılında aynı üniversitenin Temel Eğitim Bölümü, Temel Sanat ve Tasarım Yüksek Lisans Programına başladı ve “20. Yüzyıldan Günümüze Sanatta Böcek Formu” başlıklı teziyle 2017 yılında mezun oldu. 2018 yılında aynı okul ve bölümde başladığı sanatta yeterlik programına “Arı ve Kovan Formları ile Arıların Davranışsal Özelliklerinin Sanata Etkileri” başlıklı çalışmasıyla devam etmektedir.

Gülmira Yertürk: Sanata olan ilginiz ne zaman başladı sanatsal kimliğiniz süreç içerisinde nasıl gelişti ve değişti? Bu süreçte sizi etkileyen bir faktör oldu mu?
Ceren İren: Aslında pek çokları gibi benimkisi de çocukluktan gelen bir ilgi. Sonrasında Edirne Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde aldığım eğitimle sanat algım şekillenmeye başladı. Burada, resmin yanında baskıresme de temas ettim ve böcek resimleri yapmaya da o yıllarda başladım. Lisans düzeyinde Trakya ve Mimar Sinan Üniversitelerinin resim bölümlerinde eğitim görerek, farklı okulların ve atölyelerin resim, desen ve gravür anlayışlarını görme ve karşılaştırma fırsatım oldu. Ardından MSGSÜ Temel Eğitim Bölümünde yüksek lisansa başladım ve şu anda da sanatta yeterlik öğrencisiyim. Bu bölümün çalışmalarıma olan etkilerinin özellikle son iki yılda gözle görür hale geldiğini söyleyebilirim.

GY: Kariyeriniz boyunca farklı teknik ve renklerle çalışmalar yaptınız. Bu noktada tekniğinizin kariyeriniz boyunca nasıl şekillendiğinden biraz bahsedebilir misiniz?
Cİ: Esasında pentüre dayalı bir resim anlayışım var. Bunu desteleyecek şekilde rapido ya da tarama uçları ile çeşitli eskiz/desen çalışmalarımı sürdürüyorum. Boyanın dışında, son iki yıldır rapido kalemlerle çizdiğim desenleri farklı malzemelerle birleştirerek işler üretmeye başladım. Toplu iğneler, pvc kaplanmış desenler ve renkli fon kartonlarından çıkarılmış geometrik formlardan yararlanıyorum. Son zamanlarda daha özgün anlatım biçimleri keşfetme çabası içindeyim.

GY: Sizin için teknik mi daha önceliklidir yoksa fikir mi?
Cİ: Sanat üretiminde fikir ve biçimi birbirinden ayırmak mümkün değil. Dolayısıyla teknik fikirden, fikir de teknikten öncelikli olamaz. Fikri daha iyi anlatmamızı sağlayacak farklı bir teknik de olabilir, tekniğin can alıcı özelliklerinin ortaya çıkmasını sağlayacak bir fikir de. Burada önemli olan çalışmayı daha anlamlı kılacak uyumlu bir birliktelik sağlamak. Hatta bu durum amaca göre uyumsuz da olabilir. Benim için ikisi arasında eşitlenmesi gereken gerilimli bir ön-arka ilişkisi var.
GY: Resimlerinizin kompozisyonunu, fikir yapısını nasıl belirliyorsunuz?
Cİ: Fikirler doğa-insan-böcek ilişkisi üzerinden şekilleniyor. Kompozisyonlarım da fikre göre değişiklik gösteriyor. Eskiz defterlerimdeki denemeler, kompozisyona dair yeni fikirler veriyor. Doğa ve insan arasındaki gerilimli ilişkiyi dinamik kompozisyonlar üzerinden aktarmaya çalışıyorum. Çizginin sağladığı titreşimle de bu gerilim daha da belirginleşiyor. Fakat “İğnelenmiş Böcekler” isimli seride olduğu gibi daha sistematik kompozisyonlar üzerinde de çalışıyorum.
GY: Eserlerinizle ne gibi kitlelere ulaşmak istiyorsunuz? Her sergi veya eserinizle bu değişiyor mu?
Cİ: Belli bir hedef kitlem yok, sanata ilgi duyan herkesin görmesini isterim yaptıklarımı. Fakat sanatla ilgilenmeyen böcek/doğa meraklılarıyla da çalışmalarım aracılığıyla temas etmek beni mutlu ediyor.

GY: İnsanın günlük hayatı içerisinde görünmez diyebileceğimiz bir konuma sahip olan böcekler eserlerinizde odak noktası olarak karşımıza çıkıyor. Bu figürler nereden geldi, bununla ulaşmak istediğiniz bir mesaj var mı?
Cİ: Böceği olduğu gibi değil de insanlaştırarak, melez bir varlık olarak aktarmak anlatımı güçlendiriyor ve biçimsel olarak da farklı olanaklar sunuyor. İnsanlaşmış bir böcek, böcekleşmiş bir insan… İnsan ve hayvan formlarının bir araya getirildiği melez varlıklar; mitolojide, fantastik edebiyat ve sinemada da sıklıkla karşımıza çıkar. Onların da resimlerimde çok etkisi olduğunu söylemeliyim.

GY: Sanatsal tarzınız ve/veya yaratıcı süreciniz üzerinde en çok hangi sanatçıların ve sanat akımlarının etkisi olmuştur? Örneğin yüksek lisans tezinizde farklı sanatçıların eserlerinde böcek formu üzerine bir çalışma yapmıştınız. Bu bulgular sizin temanızın oluşturulmasında/gelişmesinde bir rol oynadı mı?
Cİ: Açıkçası böcek resimleri yaparken bu kadar çok sanatçıyla aynı konuda çalıştığımın farkında değildim. Bu yüzden eser metnimi yazma sürecim oldukça keyifli ve eğitici oldu. Farklı sanatçıların böceklere yaklaşımlarını ve onları plastik açıdan ele alış biçimlerini keşfetme olanağım oldu.

GY: İğnelenmiş Böcekler çalışmanızdan biraz bahsedebilir misiniz? Genel olarak böcek koleksiyonu oluşturma süreci nasıl işliyor, ilk olarak ilginiz nasıl oluştu?
Cİ: Çocukluğumdan beri böcek biriktiriyorum. Başlarda tesadüfen bulduğum böcekleri topluyordum sonraları düzenli olarak böcek toplamaya başladım. Bunun için uzun mesafelerde bisiklet sürüyorum. Bulduğum böcekleri bazen olduğu gibi saklıyor, bazen de yeniden şekillendiriyorum. Yeniden şekil vermek için öncelikle nemlendirmem gerekiyor; eklemleri ve kanatları hareket edebilecek kadar nemlenen böceği, strafor üzerine aydınger ve toplu iğne ile sabitleyerek kurumaya bırakıyorum. İyice kuruduktan sonra da cam kapaklı kutular içinde saklıyorum.
İğnelenmiş Böcekler isimli seri de bu koleksiyon oluşturma sürecimin bir uzantısı. 8 parçadan oluşan işte, toplam 144 böcek deseni bulunuyor. Amacım sahip olmadığım böcekleri çizerek, onlardan yeni bir koleksiyon oluşturmaktı. Bunu yaparken de böcek şekillendirmede kullanılan toplu iğne, aydınger ve foto-blok gibi malzemelerden faydalandım ve her bir böcek desenini tıpkı bir böcek koleksiyonunda olduğu gibi foto-blok üzerine iğneleyerek sabitledim.
GY: Karantina dönemi çalışmalarınızı nasıl etkiledi? Sizce bu koşullar doğrultusunda sanatçıların eser algılarında değişiklikler söz konusu olacak mıdır?
Cİ: İlk başlarda çoğunluğun kapıldığı “sürekli üretme” heyecanına ben de kapıldım fakat sonrasında bu kapalı kalma hali bir şeyler yapma isteğimi yok etti. Doğayla temas etmekten beslenen biri olarak bu süreç beni biraz boşluğa düşürdü diyebilirim. Bir süre miskinlik ettikten sonra yavaş yavaş kendimi toparlamaya başladım.
Herkes bu süreçten farklı etkilendi. Bu etkileri biraz zaman geçtikten sonra göreceğiz diye düşünüyorum.

GY: Sanatla ilgilenen gençlere ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Cİ: Diğer alanlarda oluğu gibi sanatta önemli olan şey merak duygusunu yitirmemek.
Gerçekten merak ederek sergileri takip etmenizi ve gördüğünüz eserleri ve sanatçıları araştırıp takip etmenizi önerebilirim. Bu hem güncelden haberdar olmanızı hem de sanat tarihiyle ilişkilendirebileceğiniz veriler elde etmenizi sağlar.
Bu güzel röportaj için Ceren İren‘e teşekkür ederiz.