Rugül Serbest ile Röportaj

Rugül Serbest Kimdir?

İzmir doğumlu Rugül Serbest, 2012 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Resim bölümünde lisansını tamamladı. Ardından 2019 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümünde yüksek lisansını tamamlayan sanatçı çalışmalarına İstanbul’daki atölyesinde devam etmektedir. Resim ve heykel alanında işler üreten Rugül Serbest ulusal ve uluslararası birçok etkinlikte yer almıştır. Sanatçının on adet ödülü bulunmaktadır, bunlardan bazıları: 2019- “Her Şey Seninle İlgili” Solo Sergi, Atelier Marvy, İzmir; 2018- Turkish Contemporary Art Exhibition, AB Gallery, Seoul, Korea; 2017 – XI. Uluslararası Floransa Bienali – Floransa, İtalya; 2016- “Nuri İyem Resim Ödülü” Evin Sanat Galerisi – İstanbul; 2016 -73.Devlet Resim ve Heykel Yarışması, Resim Başarı Ödülü – Ankara; 2012 – “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Resim Yarışması” 1.lik Ödülü – İzmir.

Ümran Zeynep Bakar: Bir sanatçı olarak kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz, sanatçı kimliğiniz ve yarattıklarınız arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz?

Rugül Serbest: Ben resimlerimde kendi yüzümü ve bedenimi kullanıyorum. O yüzden yarattıklarım ve ben diye bir şey yok. Sanatım sayesinde veya onun aracılığıyla kendime dışarıdan bir gözle bakabiliyorum. Kendimi bu şekilde gerçekleştirebiliyorum. Sanat yaşam tecrübemi çoğaltıyor.

ÜZB: Kendinizi ne zaman bir sanatçı olarak tanımlamaya başladınız? Sanata karşı ilginiz ve bu süreç sizin için nasıl ilerledi?

RS: Aslına bakarsanız kendimi hala öyle tanımlamıyorum. Ben resim yapıyorum ve her gün yeni şeyler öğreniyorum ya da bunu için çaba sarf ediyorum. Resim yapmak benim için iç zorunluluk gibi bir şey. Hem eksilten hem de havalara uçuran bir şey. Kendimi bildim bileli bu böyle. Başlangıç noktası yok.

ÜZB: Eserlerinizde genelde yumuşak tonlar ve sakinlik hakim, bunun kullandığınız teknikle bir bağlantısı var mı? Kendi tekniğiniz nasıl tanımlıyorsunuz?

RS: Tekniğim zaman içerisinde gelişti. Bilinçle yapılan bir şey değil. Çizginin ön planda olduğu bir tekniğim var. Gitgide renklerim sadeleşti evet. Soft renkleri seviyorum. Aşırı olan her şey beni itiyor. Renklerde aynı şekilde. Bir renk diğer bir rengin önüne geçmemeli bana göre. Duyguyu olabildiğince yalın haliyle hissettirmeye çalışıyorum

ÜZB: Yeni bir esere başlamadan önce zorluklarla karşılaşıyor musunuz? Başlangıç fikirleriniz, çıkış noktanız ve eserin son haline ulaşma aşamalarınızın nasıl ilerlediği hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

RS: Elbette zorluklarla karşılaşıyorum. Bir resme başlamak benim için heyecan verici bir süreç. Her zaman ilk önce zihnimde tasarlıyorum yapacağım bir resmi ancak sonuç bazen çok farklı olabiliyor. Yani yapacağım bir resim bana da sürpriz oluyor. Ama zaten asıl heyecan verici olan da bu. Ne yapacağını bilen biri için resim bence çok sıkıcı olur. Ben her seferinde kendimi yeniden keşfetmeyi seviyorum. O sancılı süreci yaşamadan resim yapılamayacağını biliyorum ve resmin beni yönlendirmesine izin veriyorum.

ÜZB: Eserlerinizde kendiniz ve bedeninizden ilham aldığınız görülüyor, merkeze kendinizi koyarak iletmeye çalıştığınız mesaj nedir?

RS: Resimlerimde model olarak kendimi kullanıyorum. Çünkü her birimiz bir bedene sahip olarak yaşadığımız dünyaya geliyoruz ve bedenimiz sayesinde ona ulaşabiliyoruz. Benim de herkes gibi kendi bedenimden başka deneyimleyebileceğim bir şey yok. Bu durum beni hep düşündürmüştür. Bir başkası olmak nasıldır? Bir hayvan veya bir böcek ya da doğa olmak, bir bitki olmak nasıldır? Bu soruların cevaplarını resimlerimde sorguluyorum. Resimlerim sayesinde varlığın köklerine, yaşamın o gizemli kaynağına karışmak istiyorum.

ÜZB: Eserlerinizde nesnelerin azlığı dikkat çekiyor, özellikle birkaç eserinizde kedileri kullandığınız görülüyor, bununla neye dikkat çekmek istiyorsunuz?

RS: Evet az şeyle çok şey ifade etmeye çalışıyorum. Az önce de dediğim gibi sadelikten yanayım. Kompozisyonun bütününü öne çıkarmaya çalışıyorum. Resmin yaratıcılığına katkıda bulunmayan her şeyi resmin dışında tutuyorum

ÜZB: Sizin ilham aldığınız ya da örnek aldığınız sanatçılar oldu mu? Yaratıcı düşünce sürecinizde bunların da bir yeri var mı?

RS: Tabii ki sevdiğim birçok sanatçı var. Tek tek isim vermem çok zor ama sevdiğim bir dönemi rahatlıkla söyleyebilirim. Rönesans dönemini ve o dönemin sanatçılarını çok seviyorum ve sanırım kendimi o döneme yakın hissediyorum. Yine de sevdiğim sanatçılara bir isim vermem gerekirse, Fra Angelico ve Sandro Botticelli diyebilirim.

ÜZB: Yakın zamanda “Göl Kenarı” isimli bir kısa filmde rol almışsınız, bu projenin tuval ve boyadan farklı bir yönde olduğu göz önünde bulundurulacak olursa bu rolün sanatçı kişiliğinize bir katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?

RS: Film teklifi geldiğinde çok düşünmeden kabul ettim. Farklı deneyimler her zaman ilgimi çekmiştir. Ben resimlerimde bir başkası olmak nasıldır sorusunu sorarken bunu deneyimleyebileceğim başka bir alan çıkmış oldu karşıma. Resmin dışında bunu yaşamak bir başkasına hayat vermek harika bir deneyim oldu benim için ve resmime kesinlikle katkısı olduğunu düşünüyorum.

ÜZB: Genç sanatçılara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

RS: Resim uzun bir yolculuktur. Ve bu yolda herkesin yolu ve yöntemi farklıdır. Bu yolculukta merak ve öğrenme tutkunuz varsa, bir resme başlamadan uykularınız kaçıyorsa, tüm zorluklara rağmen resim yapamamazlık edemiyorsanız, kendinizi ve resminizi hep daha ileriye taşımaya çalışıyorsanız, evet doğru yoldasınız. Benim için bir sanatçıdan beklenen en önemli şeylerden biri samimiyet ve doğallıktır. Bu sanat kargaşasında onun gidişatına ayak uydurmadan, içinizden geldiği gibi, dışarıdan gelen seslere aldırış etmeden, içinizden gelen o sese kulak vererek ve asla umutsuzluğa kapılmadan üretmelisiniz. Bunun için bakmak, gözlemlemek hissetmek yeterlidir. Ve gerçekten sevmek.

Değerli paylaşımları için Rugül Serbest‘ e teşekkür ederiz.