Evren Sarptunalı İle Röportaj

Evren Sarptunalı Kimdir?

Evren Sarptunalı 1982’de Kütahya/Simav’da doğdu. İlk, orta
ve lise eğitimini Simav’da tamamladıktan sonra 2005 yılında
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümünü kazanmıştır. 2009 yılında Hakan Daloğlu
Atölyesi’nden resim bölümü ve fakülte birincisi olarak mezun
olmuştur. 2010 yılında Çanakkale Güzel Sanatlar Fakültesi
Resim Bölümü Yüksek Lisans Programını kazanmıştır.
Çalışmalarından dolayı yüksek lisans programına ara
vermiştir. Bu yıllar içerisinde, Antik Mozaik, Klasik ve Barok
Resim üzerinde çalışmalarını sürdürmüştür. Antik dönem
konularını tercih edip Roma ve Bizans Dönemi Anadolu’da
yapılan at yarışları ve gladyatör dövüşleri üzerinde ciddi
çalışmalar yapmıştır. Birçok farklı konuyu ve hayvan figürlerini
resmetmiş, denemeler yapmış, konularını daha çok hayvan
figürleri ve portreleri üzerinde yoğunlaştırmıştır. Uluslararası
çalıştaylarda ve karma sergilerde yer almıştır. Çalışmalarını
halen Kütahya’daki atölyesinde sürdürmektedir.
Sanata bakış açısını şu şekilde belirtmektedir; Hangi konuyu
çalıştığım değil, o konuyu nasıl işlediğim önemlidir. Figür, ışık ve
gölge her zaman çıkış noktam olmuştur.

Nehir Adıgüzel: Merhaba Evren Bey, Röportajıma şu soru ile başlamak istiyorum: Eserlerinize bakıldığında pek çok hayvan figürü, özellikle atlar göze çarpmakta. Özellikle resmettiğiniz hayvanlara insan özellikleri eklediğinizi gözlemledim. Bunun sebebi nedir? Bir fabllaştırma tekniği midir?

Evren Sarpuntalı: Merhaba, resimlerimde hayvan figürlerine insansı özellikler eklediğim doğrudur. Fabl etkisi biraz var. Resmi gören kişi sadece bir atı, kaplanı yada başka bir hayvanı görmüyor, duygusal olarak kendisinden de bir parçayı resimlerimde görüyor.

NA: Resmetmiş olduğunuz pek çok atın başı eğik durmakta. Sebebi nedir? Önceden yaptığınız at yarışları, gladyatörlük kültürü ve atların uysallaştırılmaları ile bir bağlantısı bulunuyor mu?

ES: Atların başının eğik olmasına baş ve boyun verme denir. Ruhsal olarak teslimiyeti simgelemektedir. Eski resimlerimden ziyade tercih etme sebebim kompozisyon bütünlüğü ve rakursi dediğimiz vücut perspektifi için bu duruşu daha çok tercih ediyorum.

NA: Geçmişinizde de görüldüğü üzere bir süre antik mozaik yapmışsınız. Hala devam ediyor musunuz? Bu alandan tuvale geçmenizin sebebi nedir?

ES: Antik mozaik çalışmalarını mezun olduktan sonra bir müddet daha devam ettim. Sonra ara vermek zorunda kaldım çünkü çok fazla kas gücü isteyen yorucu bir teknik. Tuval çalışmaları zaten vardı, antik mozaik daha sonra öğrendiğim bir teknikti.

NA: Özellikle atlar ve kaplanlar üzerinde çalışmalar yapıyorsunuz. Bunun özel bir sebebi var mı?

ES: Atları çok severim, önceliğim atlar. Bunun yanında sadece kaplanlar yok; aslan, baykuş, kartal konulu resimler, manzara ve benzeri çok çeşitli konuları çalıştım. En çok dikkat çeken atlar oldu.

NA: Büyüdüğünüz ve eğitim gördüğünüz Kütahya ve Çanakkale’nin sanatınıza etkisi oldu mu?

ES: Tabii ki oldu. İnsanın büyüdüğü zaman geçirdiği eğitim gördüğü ve yaşadığı yer hem karakterini hem de yaptığı işe mutlaka yön verir.

NA: Tekniğinize önem verdiğiniz eserlerinize bakıldığı anda farkediliyor. Peki sizce bir sanatçı teknik olmadan da gelişebilir mi? Tekniğin sizin için önemli olmasının sebebi nedir?

ES: Teknik zamanla değişebilir. Tekniğin bir önemi yok bence, gelişmek için disiplin, sabır ve emek gerekir.

NA: Hayvanlara, özellikle vahşi hayvanlara karşı olan ilginiz nasıl başladı? Arkasında bir geçmiş var mı? Önceki çalışmalarınızla bağlantısı nedir?

ES: Ben kırsal bir bölgede çocukluk geçirdim ve hayvanlarla iç içe yaşadım. Zaten ilgim sonradan değil, karakterimde olan bir şeydi ve sanat bunu yansıtabilmek için çok etkili bir araç oldu benim için.

NA: Resmettiğiniz neredeyse bütün hayvanların arka planında karanlık, siyah arka plan olmasının sebebi nedir? Temsil ettiği bir olay, duygu ya da düşünce var mıdır?

ES: Okul yıllarında çok fazla Caravaggio’dan kopya çalışmaları yaptım; yine Rembrandt, Geromme ve Parmigianinno gibi ustaların eserlerini çözümlemek ve tekniklerini öğrenmek için. Yıllar sonra foto realizmi barok sanat akımıyla birleştirmek istedim ve sonunda tarzım diyebileceğim tekniğe sahip oldum. Üzerinde hala çalışıyorum, daha iyi ya da daha farklı, nasıl, nereye kadar geliştirebilirim diye uğraşıyorum.

NA: Çizdiğiniz atları referans kullanarak mı yoksa imgesel mi çiziyorsunuz? Referans kullanıyorsanız seçtiğiniz atları tanıyor musunuz/referans olarak o atları seçmenizin bir sebebi var mı?

ES: İlk olarak referans aldığım görseller var bu çizim aşamasına kadar. Sonrasında anatomide, duruşunda, bakışı ve rengi gibi yerlerde değişiklikler yapıyorum. Mesela siyah bir Freisian atını gerçekte olmayan sarı bir ata çevirdim.

NA: Eserlerinizdeki atlarda sizi yansıtan özelliklere yer veriyor musunuz? Kendinizi eserlerinize yansıttığınız durumlar oluyor mu?

ES: Yapım aşamasının en başından sonuna kadar hem de… O resmi yaparken benim ruh halim, psikolojim, duygusal olan ne varsa görsele dönüşüyor.

NA: İlk at çiziminizi ne zaman yaptınız? Sanata ilk başladığınızda benimsemiş olduğunuz çizim tarzı ile şu anki tarzınız arasında ne kadar fark var ve bu fark sizin için ne ifade ediyor?

ES: ilk at çizimim, lisans dönemimde yaptığım antik dönem atlı araba yarışlarında başladı. Hocam ilk atımı görünce “Sen atları bırak, nature morte yapmaya devam et.” demişti. Bu bende büyük bir hırsa sebep oldu ve ben bunu başaracağım deyip eserlerimde ilk temelleri atılmış oldu atların.

NA: Eserlerinizi ortaya koyarken ilham gelmesini ya da sizi etkileyen bir olayın gerçekleşmesini beklediğiniz oluyor mu? Eserlerinizin hayat akışınızla bağlantıları var mı? Eser resmetme aşamasında temsil ettiği olaylar var mı?

ES: İlhamla değil, planlı, düşünerek ne yapacağıma baştan karar verip ilerliyorum. Resmetme aşamasında, dediğim gibi, benim ruh halim ve duygusal durumum resmin gidişâtına yön veriyor.

Değerli paylaşımlarından dolayı Evren Sarptunalı‘ya teşekkür ederiz.