Barış Karayağmurlar İle Röportaj

Barış Karayağmurlar Kimdir?

1985 yılında İzmir’de doğan Barış Karayağmurlar, İç mimarlık lisans ve yüksek lisans eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde tamamladı. Tasarımlarında kullanıcıların en doğal akış ile kendi normalini kolayca yaşayabileceği çözümler üreten Karayağmurlar iki yüzün üzerinde iç mekan tasarıma imza attı. Meslek hayatına Caffe Nero Türkiye’nin Tasarım ve Geliştirme Yöneticisi olarak devam etmektedir.

YU: İç Mimarlık okumaya nasıl karar verdiniz ve bu kararı verdiğinizde çizim yeteneğiniz var mıydı?  Yoksa sonradan gelişen bir süreç mi oldu? 

BK: İç mimarlık okumaya uzun ve karmaşık bir yoldan sonra karar verdim. Bizim dönemimizde yedi sene olan Anadolu Lisesinde öğrenciyken arkadaşlarımın ve çevremin genel yaklaşımı mühendislik eğitimi almak üzerineydi. Ben de bu çevrenin içinde benzer düşünceler içindeyken en çok ilgilimi çeken şeylerin aslında mühendislik veya tıp gibi konular değil sanat ve tekniği birleştirebileceğim tasarım alanları olduğunu düşünmeye başladım. Fikirlerim henüz netleşmemişken üniversite sınavı geldi çattı. O sene Ankara Üniversitesi Mühendislik Fakültesine yerleştim ama bir yandan da birkaç üniversitenin yetenek sınavlarında tam anlamıyla şansımı denedim. Bu sınavlarda elbette başarısız oldum. Halihazırda bir üniversitenin öğrencisi olmanın da verdiği rahatlıkla ne yapmak istediğimi daha rahat analiz ettiğim bir zaman sonrasında İstanbul’da bir üniversitede iç mimarlık veya endüstri ürünleri tasarımı öğrenimi görmeye karar verdim. Bu kararı verdiğimde çizim yeteneğim göreceli olarak vardı ama sınava yönelik bir miktar hazırlık yapmam da gerekti. Hedefim kesinleşmişken girdiğim ilk sınavda Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık bölümünü kazandım. 

YU: Ülkemizde bazı üniversitelerde iç mimarlık alanında yetenek sınavlarının kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

BK: İç mimarlık öğrenimi görmeye yetenek sınavı ile hak kazanmış biri olarak fikirlerim garipsenebilir ama yetenek sınavlarının kaldırılmasını birçok neden bağlamında olumlu buluyorum. 

Yetenek sınavlarına hazırlanmayı sağlayan, yıllardır yapılan sınavların tahmin edilebilir soruları üzerinden neredeyse kazandırma garantili kurslar nedeniyle kısa sürede sınav kazanır hale gelmiş çok sayıda öğrenci okullara yerleşiyordu. Matematik, fen, edebiyat gibi işimizin temelini oluşturan becerilerden uzak öğrencilerin bu şekilde hak kazanması bence yöntemin problemli olduğunu gösteriyordu. 

Yeteneğin iyi çizebilmek ve ya iyi enstrüman çalabilmekten ötede iyi araştırma, analiz, kurgu ve problem çözebilmek olduğuna inandığım için, uzun vadede yetenek sınavlarının tekrar gündeme gelmesi ve daha farklı yaklaşımlarla yapılmasının olumlu olabileceğini düşünüyorum. 

YU: Mimarlıkla sanat arasındaki bağlantıyı siz nasıl tanımlarsınız?  

BK: Bu konuda Kant, Hegel gibi filozofların tanımları ve ünlü kuramcıların formülleri varken benim tanımım fazlaca çaresiz görünebilir. Şu anda bu zor soru karşısında köşeye sıkışmış cahil bir filozof olarak cevabım; Zaman ve mekân ilişkisini bir şarkı olarak ele alırsak; Mimarlık ve sanat, şiir ve beste gibi iki bileşen. İkisinin de ayrı ayrı zamanı ve mekân ilişkisini tanımlayabilir örnekleri dahi birbirlerini içeriyor. 

Pangaltı

YU: İç Mimarlık dışında sanatla ilgilenmeye ne kadar vakit ayırabiliyorsunuz, nasıl vakit ayırıyorsunuz?

BK: Aslında bir önceki soruya cevabımı pekiştiren bir şeyler söyleyeceğim, sanata vakit ayırmak gibi bir kaygım yok. Çünkü işlerimi üretirken plastik sanatlar, müzik, edebiyat üreticilerinin eserlerinden edindiklerimle fonksiyona yönelik pratik çözümleri harmanlayarak bir çıktı oluşturuyorum. Kısaca cevabım; Sürekli sanatın içinde olmam gerekiyor. 

Narmanlı Han

YU:Tasarımlarınızda işlevi mi estetiği mi daha önde tutuyorsunuz?

BK: Ağırlıklı olarak ticari mekanlar çalıştığım için işlevin önde olması gerekiyor. İşlevler netleştirildikten sonra estetik yaklaşımla tekrar ele alıyorum. 

YU: İham aldığınız veya esinlendiğiniz bir akım var mı? Varsa hangisi olduğunu açıklar mısınız?

BK: Hemen her akımın kendine has güzelliği ve çağına uygun çözümlerini çağdaş yorumlarla kullanıyorum. Üslup olarak eklektisizmi benimsemiş değilim ama işlerimin eklektik olduğunu söyleyebilirim. 

Narmanlı Han

YU: Bir iç mekan çizimine nasıl başlamayı uygun görürsünüz? Neden

BK: Çokça kabul edilen yöntem plan çizimleri ile başlamak olsa da yaşadığımız mekanları plan değil perspektif olarak algıladığımız için genelde perspektif eskizleriyle başlayıp paralel olarak plan eskizleri ile devam ediyorum.

YU: Bir iç mimar olarak ülkemizde ve dünyada sizi etkileyen yapılar var mı? Varsa nedenlerini ve farklarını açıklar mısınız?

BK: Birçok yapı ve mekan var; şu anda aklıma gelen Botter Apartmanı var mesela İstiklal Caddesinde. Şimdi önünde inşaat kapaması olsa da yıllarca önünden gelip geçerken kendini gösteren art nouveau üslubundan hep etkilendim. Le Corbusier’in Villa Savoye’u çağına göre öncü yaklaşımlarıyla hep ilham aldığım bir yapı.  

YU: Sanatta AI kullanımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

BK: Kaçınılmaz olarak görüyorum, AI kullanımı son bir yılda o kadar ulaşılabilir hale geldi ki bu röportajın bile tamamı ChatGPT ile türetilebilirdi. Midjourney veya Dall-e ile yapılan her işi sanat olarak göremeyiz elbette ama bu güçlü araçları kullanmamak için direnmek çok romantik olur. 

Ben de projelerim için daha fazla alternatifi kısa sürede üretmek için bu araçları hemen her gün kullanıyorum. 

Al

YU: Şu ana kadar sonucundan en memnun olduğunuz projeniz hangisidir? Yapım sürecini diğer projelerin sürecinden ayıran etkenler var mıydı?

BK: Şu an elimde olsa tüm projelerimi yeniden yapmak isterdim. Yapımı tamamlanmış projelerim ile aşk-nefret ilişkisi yaşayıp duruyorum. Oluşturduğum mekanlarda hedeflediğim algı ve fonksiyonu kullanıcılar ne kadar sorunsuz yaşasalar da bu oluşturduğum kurgu içinde hep bir izleyici olarak kalıyorum. 

Yakın zamanda tamamladığım Pangaltı Caffe Nero mağazası memnun olduğum projelerimden bir tanesi. Yapım süreci nispeten uzundu. Projelendirme ve uygulama aşamalarını çok az zaman farklarıyla birlikte yürüttüğümüz bir çalışmaydı. Bina ve çevrenin ölçek zorlukları temel problemdi. Bu problemlere çözüm üretirken optik illüzyon dahi kullandım. 


Değerli paylaşımları için Barış Karayağmurlar’a teşekkür ederiz.